28 Aralık 2015 Pazartesi

VEFAT ve BAŞSAĞLIĞI

Değerli dostlar bundan yarım saat önce aldığım üzücü bir haber ; Can Azerbaycan'dan çok değerli iki güzel insan,beraber teşriki mesai yaptığımReceb Rza ve Anar Rza gardaşlarımın ataları, yine çok değerli insan Qafqaz Üniversitesi Endüstri Mühendisliği hocalarından Yadullah Babayevhocamın kayınatası Ali Rza amca vefat etmiştir.
Azerbaycan'ın daha bağımsızlığını kazandığı o ilk ve zor dönemlerde can Azerbaycan'a gelen çağın muhacirlerinin bir çoğuna tüm aile üyeleriyle ensarlık vazifesini fazlasıyla yerine getiren bu güzel insana Ali Rza amcamıza Allahdan Rahmet, geride kalan tüm aile yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyorum...

Mekanın Cennet Olsun Ali Amca... :((



25 Aralık 2015 Cuma

İYİ Kİ, DOĞDUN MİNİK FERİD ENSAR

Bugün minnoŞumun, Ferid Ensar'ımın 3 yaşı tamam oldu...
Rabbim dinine,vatanına,milletine ve ailesine hayırlı bir evlat olmasını nasip etsin inşallah... 
Allahım esirgesin, Maşallah olsun...









24 Aralık 2015 Perşembe

24 ARALIK DOĞUM GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN


Bugün Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve aynı zamanda en küçük oğlum M.Ferid Ensar'ın da doğum günü ... 

Tebrikler her ikisine de olsun...
smile ifade simgesi
 Hayırlı uzun ömürler, can sağlığı, mutluluk ve başarı dolu bir geleceği olur inşallah...



SEVGİNİN ÖZÜ BU


Köyümüzde meşhur Çokçapınar Market sahibi bakkal Halil Turmuş smile ifade simgesi
Adana Büyükşehir Belediye Başkanımız Hüseyin Sözlü'nün misafiri olan MHP Kocaeli Milletvekili ve eski milli futbolcu Saffet Sancaklı'yı köyümüzde ve evlerinde misafir olarak ağırlamışlardır...

Hüseyin SözlüSaffet Sancaklıve Saffet Sancaklı ile birlikte Çokçapınar Köyü-Ceyhan/ADANA'da.


BAŞSAĞLIĞI :(

Azerbaycan sinema ve sanat dünyasının değerli isimlerinden ve çok hürmetli gardaşım 
Ceyhun Mammadov'un 
atası emektar artist 
Elesqer Memmedov hakkın rahmetine kavuşmuştur.

Ceyhun gardaşım başta sana ve ailene sonra tüm Azerbaycan halkına başsağlığı diliyorum.



Allah Rahmet Eylesin Mekanı Cennet Olsun İnşallah


http://interaztv.com/society/43822 




MEVLİD-İ ŞERİF KANDİLİMİZ MÜBAREK OLSUN.

Yine Karanlık bir gecenin sabahında bizleri aydınlığa ulaştıran
 Rabbimize binlerce kez Hamd-ü Senalar Olsun,

İnsanlığın İftihar Tablosu vicdanlarda makes bulsun,
Tüm müminlerin Mevlid-i Şerif kandili mübarek olsun...



2 Ekim 2015 Cuma

TEBRİKLER YİNE QARABAĞ FK'ya...

TEBRİKLER QARABAĞ FK'ya...

Qarabağ FK dün gece yine adını Azerbaycan Futbol tarihine altın harflerle yazdırdı... QARABAĞ Futbol Kulübü, Teknik heyeti ve futbolcularını bu başarıdan dolayı yürekten kutluyorum...

Azerbaycan Futbol Tarihinde ilk kez UEFA Avrupa Ligi guruplarına kalma başarısı gösteren Qurban Qurbanov idaresindeki QARABAĞ FK, bu yıl ikinci kez katıldığı gurup maçlarında dün gece Belçika ve Avrupa Futbolunun önemli kulüplerinden Anderlecht'i 1-0 yendi ve J Gurubunda 2.sıraya yükseldi.

Qarabağ FK, Qurban Qurbanov ve Richard Almeida...

Bir zamanlar Avrupa maçlarında galibiyete hasret ve kendine güvenini yitirmiş bir Türk Futbolu nasıl ki, Galatasaray,Fatih Terim, Hagi gibi isimlerle tekrar kazandığı başarılar sayesinde bu psikolojik engeli kaldırmış ise Azerbaycan futbolu içinde aynısını Qarabağ FK, Qurban Qurbanov ve Richard Almeida gibi isimler yaptılar ve yapmaya devam ediyorlar...Çünkü toplumda oluşmuş öğrenilmiş çaresizlik ve psikolojik ön yargıları ve bilinçaltı yerleşmiş kalıpları değiştirmek ve kırmak o kadar kolay değil gerçekten... 

Elbette ki Futbol takım oyunu ve bir kaç isim ile başarı kazanılmıyor.Ama bir kaç isim bu ön yargı ve psikolojik engeli kırma adına kendi kabiliyetleri ile diğerlerini de tetikliyor ve başarıda önemli bir rol oynuyor.Onun için bazı isimler ön plana çıkıyor...

Ne diyelim UĞURLAR QARABAĞ FK...

Yolunuz açık olsun Qurban Qurbanov ve Richard Almeida...

Maçın tek golü için video linkine tıklayınız ;

http://www.goalsarena.org/tr/video/uefa-avrupa-ligi/01-10-2015-qarabag-fk-anderlecht-group-j.html

GARDAŞ KARABAĞ ANDERLECHTİ DİZE GETİRDİ ;

http://m.ligtv.com.tr/haber/gardas-anderlechti-dize-getirdi








28 Ağustos 2015 Cuma

AZERBAYCAN FUTBOLUNUN TARİHİ GECESİ...

















Azerbaycan Futbolu dün gece UEFA AVRUPA LİGİ guruplara kalma maçlarından sonra tarihi bir gece yaşadı. Qarabağ FK. ve Qebele FK. takımları UEFA AVRUPA LİGİ Play-Off maçları rövanş karşılaşmalarında İsviçre ve Yunan rakiplerini saf dışı bırakarak UEFA AVRUPA LİGİ guruplarına kalmayı başardı.

 Bağımsızlık döneminden bu yana Avrupa ve Dünya futbolu arenalarında pek bir varlık gösteremeyen Azerbaycan takımları öncelikle Qarabağ FK takımı ile bu talihsizliğini yavaş yavaş kırmaya başladı. Qarabağ FK. bu yıl Avrupa Ligi Play-Off elemelerinde İsviçre'nin güçlü ekibi Young Boys'u deplasmanda 1-0 mağlup ettikten sonra kendi evinde de 3-0 gibi net bir skorla mağlup ederek, ikinci kez UEFA Avrupa Ligi gruplarına kalmayı başardı.Maçın gollerini 4.dakikada penaltıdan Richard Almeida, 43'te Reynaldo ve 61'de Efran Ismayilov attı.

Hatırlatım ki, bu Qarabağ takımı geçtiğimiz sezon UEFA AVRUPA LİGİ gurup maçlarında İtalyanların güçlü ekibi Inter, Ukrayna temsilcisi ve kupa finalisti Dnipro ve Fransa temsilcisi St. Etienne ile aynı grupta yer almıştı. Deplasmanda Inter'e 2-0 ve iç sahada finalist Dnipro'ya 2-1 mağlup oldu. Fakat Guruptan çıkabilme adına ikincilik maçını belirleyecek son gurup maçında Bakü'de İtalyan İnter ile karşılaşan Qarabağ FK. uzatmalarda attığı gol ile İnter önünde 1-0 öne geçsede maçın orta hakemi golü vermiş ama yan hakemi ise ofsayt diyerek golü iptal ettirmişti. Ofsayt ile yakından uzaktan alakası olmayan bu temiz gol, Qarabağ yerine Dnipro'yu bir üst tura taşımış ve aynı Dnipro takımı kupada final oynamıştı... Aynı zamanda sayılmayan bu temiz gol Avrupa Kupalarında Azerbaycan Futbolun adına çığır açan QARABAĞ FK. takımının yeni bir tarihi netice almasına da engel olmuştu.Bu maç ile ilgili daha önce yazdığım yoruma linkden ulaşabilirsiniz. 
http://musaturmus.blogspot.com.tr/2014/12/qarabag-karabag-talihsiz-karabag.html


Gelelim gecenin diğer tarih yazan ikinci Azerbaycan takımı Qebele FK. takımına. Azerbaycan'ın doğal tabiatıyla en güzel şehirlerinden birisi olan Qebele, dünya migyasında ve basınında daha çok meşhur Rus ordusu tarafından kullanılan Qebele Radar üssü ile tanınır bilinirdi. Dün gece ise Qebele şehri, aynı isimli futbol takımınının başarısı ile tanındı.

Qebele FK. takımı UEFA AVRUPA LİGİ Play-Off maçlarında ilk maçı evinde Yunan ekibi Panathinaikos'la oynadı ve 0-0 berabere kaldı. Rövanş maçında ise Yunanistan'da oldukça zorlu bir atmosferde oynanan mücadelede Panathinaikos'la 2-2 berabere kalarak adını guruplara yazdırdı. Qebele FK. maçın 6. dakikasında Dodo'nun golüyle 0-1 öne geçti. Daha sonra Yunan ekibinin Marcus Berg ile bulduğu gole mani olamadı ve devreye 1-1'lik eşitlikle gidildi. Qebele, ikinci yarıyada iyi başladı ve 61. dakikada Dodo'nun golüyle bir kez daha öne geçip Atina'ya soğuk duş etkisi yaşattı. Panathinaikos 78. dakikada Nano ile bir gol bulsa da, Qebele FK. 2-2'lik sonuçla tarihinde ilk kez UEFA Avrupa Ligi gruplarına kalmayı başardı.


Uzun zamandan beri yakından takip ettiğim her iki Azerbaycan takımı da aslında bugünlere öyle kolay gelmedi. Bu başarı öyle kolay kazanılmadı. Öncelikle bu başarıların altında yatan önemli ve birbirini tamamlayıcı bir çok sebepler var. Bu iki takım için bunları sıralamak istersem ;
* Kulüplerin doğru strateji belirlemesi ve kurumsal olarak iyi yönetilmeye başlanılması,
* Tesisleşme ve alt yapı için modern futbol gereksinimlerini yerine getirme,
* "Modern Futbol Akademileri" modelinin eğitim ve futbolun iç içe olarak en iyi şekilde uygulanmaya çalışılması,
* İç ve dış transferlerde verim - bütçe ve olanaklar nispetinde nokta transferler yapılması,
* Özellikle dış transferlerde para-pul işlerinden daha çok takıma gerçekten fayda sağlayacak oyuncular transfer edilmesi ve en iyi şekilde verim alınması,
* Futbolun sadece sahada oynanarak kazanılmadığını idrak edip, sadece sahada değil dış etkenlerle de mücadele edilerek kulüp menfaatlerine yararlı çalışmalar yapmak,
* Kulübe sürekli gelir getirici icraatlar planlanması ve gerçekleştirilmesi,
* Azerbaycan stadyumlarının en büyük problemlerinden biri olan "boş tribünler önünde oynamak" yerine taraftar desteğini hemen hemen her maçta sağlayabilme,
* Yine en önemli sebeplerden biri de Kurumsal bir yönetim anlayışı ile doğru pozisyonlara doğru adamlar getirmek ve çalışmak. Gerek takım içinde gerekse kulüp için eş-dost hatır-gönül para-pul anlayışı yok kurumsal anlayış ve doğru-düzgün işler yapabilecek isimlerle yol almak.

Ve neticede esas olan, dün gece bu sonuçlar ile yıllar sonra Azerbaycan futbolu tarihinde ilk kez 2 takımla birlikte "UEFA AVRUPA LİGİ"de gruplara kalma başarısı gösterdi. Bununla da başta devlet eliyle uzun zamandır futbola yapılan yatırımların boş olmadığını ve ülke futbolunun ne kadar gelişim gösterdiğini ispatladı.

!!! Tebrikler her iki takıma ve onlara Maddi-Manevi destek olanlara...


hürmetle
Musa Turmuş

13 Temmuz 2015 Pazartesi

"Kadir Geceniz HayırIı oIsun"

Kuran da Kadir Gecesi için "LeyIetüI kadri hayrun min eIfi şehrin" Kadir Gecesi bin aydan hayırIı bir gecedir diye buyuruIuyor. Bu nedenIe bu geceyi ihya edeIim.. 
"Kadir Geceniz HayırIı oIsun"
Hz. Aişe validemiz demiştir ki; Rasûlullah (sas)'e: 

“- Ey Allah'ın Rasûlü! Kadir gecesine rastlarsam nasıl dua edeyim?” diye sordum.
Rasûlullah'ın yanıtı:

“- Allahümme inneke afüvvün tühıbbü'l-afve fa'fu annî...

" Allah'ım sen çok affedicisin, affı seversin, beni affet.”


1 Haziran 2015 Pazartesi

HARUN HAMZA 7 YAŞINDA

Sevgili oğlum Harun Hamza Turmuş,
7.yaş gününü ailesiyle birlikte, Antalya-Yeşilbayır İlkokulu 1-C sınıfında değerli insan öğretmeni Necdet Çelik ve tüm sınıf arkadaşları ile pasta keserek kutladı...
Allah (cc) şu mübarek Berat Kandili suyu yüzü hürmetine tüm evlatlarımızı korusun.Vatanına milletine ailesine ve tüm sevdiklerine hayırlı bir evlat eylesin inşallah...
İyi ki doğdun Harun Hamzam...









26 Mayıs 2015 Salı

Terim, İsviçre'de UEFA Pro Lisans Değişim Programı'nda eğitim verdi...

Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim, UEFA'nın özel davetlisi olarak gittiği İsviçre'nin Cenevre kentinde, Pro Lisans Kursu Değişim Programı için gelen İspanya, Slovakya, Slovenya ve Norveç futbol federasyonlarının en üst düzey teknik direktör adaylarına eğitim verdi ve  tecrübelerini paylaştı. Terim, UEFA tarafından Pro Lisans kursiyerlerine yönelik başlatılan, elit teknik adamların eğitimlere katılımı uygulaması kapsamında organizasyona katıldı. Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim, UEFA'nın en önemli eğitmenlerinin yer aldığı eğitim çerçevesinde UEFA Antrenör Eğitim Departmanı Başkanı Frank Ludolph'un sorularını yanıtladı.



Türkiye Futbol Federasyonunda şu an üstlendiğiniz görevde en önem verdiğiniz konulardan birinin antrenör eğitimi olduğunu biliyoruz. Bunun sebebi nedir?
Türkiye'de futbol Türkiye Futbol Federasyonu tarafından yönetiliyor. TFF, benim son göreve gelişimle birlikte yeni bir pozisyon oluşturdu. Bu pozisyon Türkiye Futbol Direktörlüğü. Bu, A Milli Takım teknik direktörlüğünden çok öte ve çok daha fazla sorumluluğu olan bir mevki. Görev tanımım gereği Futbol Gelişim Direktörlüğü dolayısıyla Eğitim Departmanı, Grassroots,  Genç Futbolcu Gelişim Departmanı ile birlikte tüm seviyelerdeki Milli Takımlarımız bana bağlandı. Bu göreve geldikten sonra 13 temel problem tespit ettik. İki tanesinin çözümünü de öncelikli hedef olarak aldık. Bunlar; yaygın tesisleşme yani çocuklarımızın futbol oynayacağı alanların artırılması ile eğitimcilerin ve tüm antrenörlerin eğitiminin daha donanımlı, daha etkin ve daha modern hale getirilmesi. Özellikle yetiştirici antrenörlerimizin eğitimine çok önem veriyorum. Onların pedagojik formasyon eğitimi almış, her yaş grubuna özel yaklaşım becerisine sahip, teknik  ve yetenek gelişimini bilen antrenörler olarak yetiştirilmesini sağlamak zorundayız. Futbolun içinden gelenlerle, akademisyenlere birlikte çalışma ortamı yaratıyoruz. Futbolumuzda devrimin öncelikli aktörlerinin antrenörler olacağını düşünüyorum. Bu nedenle onları da en üst düzeyde donatmayı çok önemsiyorum. Eğitim içeriğimizi, sürelerimizi artırıyoruz. Ülke şartları ile ilgili eksiklerimize yönelik sertifika programlarına başladık. Çok gelişmiş ve ileri düzeyde çocuk koruma programını hayata geçirdik. Bu alanda antrenörleri eğitmeye başladık, denetimleri artırdık. Kulüp lisans kriterlerimize yeni maddeler ekliyoruz. Çocuklarımızın fiziksel, duygusal ve cinsel istismarına kesinlikle izin vermeyeceğiz. Antrenör eğitiminde her türlü teknolojik imkanı da kullanmak niyetindeyiz. E-öğrenme modülünü kuruyoruz. Eğitim filmlerinin ve bilgi aktarımının sağlanacağı sürekli eğitim akademisini kurma çalışmalarımız sürüyor.


Ne zaman antrenör olmaya karar verdiniz? Futbol oynarken mi, yoksa bıraktıktan sonra mı? Antrenör olma arzunuzun sebebi neydi ?
Hayatımda ne yaptıysam en iyisini yapmak felsefem olmuştur. Futbol oynarken sadece futbol oynamayı düşündüm ve en iyisini yapmaya gayret ettim. Futbolu bıraktıktan sonra bana oyunculuğumda da çok değer veren Derwall tarafından antrenör olmam konusunda motive edildim. Kendisini saygıyla anıyorum. Antrenörlüğe başladığımda da en iyi antrenör olmaya gayret ettim. Antrenörlük futbolculuktan çok daha farklı donanım gerektiren ve çok daha farklı sorumluluğu olan bir meslek Bunun hakkını da vermek lazım.
Antrenörlük yaşantınızdaki ilk deneyiminiz olan Ankaragücü'nde kariyerinizin geri kalanını şekillendirmek adına neler öğrendiniz? Bu tecrübe size neler kattı?
Sadece Ankaragücü'nde değil antrenörlük hayatım boyunca her gün yeni şeyler öğrendim ve öğreniyorum. Yaşam boyu eğitim projesine inanıyorum. Ben de bunun bir neferiyim . Her yaşadığım günün, her çıktığım antrenmanın ve oynadığım her karşılaşmanın bana katkıları oluyor ve olmaya da devam edecek. Her gün daha da geliştiğimi ve ilerlediğimi görüyorum. Ankaragücü'nün bana kattığı en önemli şey, ülkemde futbol antrenörlüğü felsefesinin değiştirilmesi gerektiği konusundaki düşüncelerimin netleşmesi oldu. Oyun düzeninden, stratejisine,  antrenman planlamasından rakip algımıza kadar her konuda rönesansa ihtiyaç duyduğumuz düşüncem Ankaragücü'nü çalıştırdığım sürede pratik olarak onaylanmış oldu. Asıl yürüyüşüm bu süreçle başladı. Asıl yolumu ve rotamı bu süreçle birlikte çizdim.
Bize kulüp takımı antrenörü olmak  ve Milli Takım antrenörü olmak arasındaki temel farkları anlatır mısınız?
Kulüpte antrenman planlaması çok önemli. Makro, mezo ve mikro planlama çok çok önemli. Değişimin az olduğu bir kadro ile bir ordu kuruyorsunuz. Her hafta, hatta haftada iki kez karşılaşma oynamanız ciddi olarak işin içinde olmanıza ve o adrenalini tüm hücrelerinizle hissetmenize sebep oluyor. Milli Takım'da ise seçicilik çok önemli. Oyuncu üzerinde gelişim açısından kulüpteki kadar etki imkanı yok. Ama büyük bir havuzdan oyuncu seçme imkanınıza sahipsiniz. Elemelerde kısa süreli iki karşılaşmalı periyodlar yaşıyorsunuz. Ancak büyük turnuvalardan önce etkili hazırlık için imkanınız olabiliyor.
Medya ile iletişiminiz nasıl? Bu iletişim stratejiniz kariyeriniz boyunca nasıl değişim gösterdi?
Ülkemizde zor ve sert bir medya mevcut. Tüm antrenmanlar ve oyuncular ile bizlerin tüm özel hayatı takip altında. Çok doğru bulmamakla birlikte bunun bir realite olduğunu da kabul etmek zorundayız Medya ile benim mesafeli bir ilişkim var. Aynı gemide olduğumuzu onlara her defasında ifade ediyorum. Ve "birbirimize zarar vermek yerine hepimiz futbola hizmet etmeliyiz", diyorum. Medya mensupları görevleri gereği her öğrendikleri bilgiyi kamuoyuna aktarma düşüncesi içinde olduğundan, ben de olduğundan farklı davranamayan biri olduğumdan en iyi çözümü onlarla az ama kaliteli zaman geçirmekte buldum.

Futbolun hiç  geri gidilmemesi gereken bir endüstri olduğu söyleniyor. Bu trend karşısında nasıl ilerlediniz ve Galatasaray ve Milli Takım'da çeşitli mucizeler yaptınız?
Hayat felsefem gereği hep ilerisi ve daha iyisi için çalışan biri olduğumdan benim için sorun olmadı. Küçük bir hikaye anlatayım. 2000 yılında UEFA Kupası'nı kazanıp ülkeye döndüğümüzde  bir yorumcu bana, " Herhalde artık siz de takımın oyunundan ve bu başarıdan memnunsunuz "dedi. Ben de kendisine, "Ben memnun olduğum an bu meslekte işim biter" dedim. "Ben memnun olmayacağım ki daha iyisini yapabileyim, üretebileyim ve sizi mutlu edeyim", dedim. Bu arada şunu da ifade etmeliyim. Futbolda şansa da mucizeye de yer yoktur. Yaşanan her şeyin bir sebebi, hazırlayıcı faktörleri ve sonuçları vardır. Bizim Galatasaray'da, Milli Takım'da elde ettiğimiz hiçbir başarı şans da mucize de değildi. Şöyle düşünelim 120.dakikada golü atmasaydık 119.dakikada yediğimiz gol Hırvatistan'ın mucizesi mi olacaktı?

Avrupa Kupalarındaki maçlara ve Türkiye Ligi'ndeki maçlara hazırlanırken farklı şeyler yapıyor musunuz?
Her maç başlı başına bir hayattır. İstanbul Üniversitesi'nde futbol uzmanlık dersine giriyorum. Öğrencilerime, "Her karşılaşma hayatın küçük bir kopyasıdır diye anlatıyorum. Bir düdükle başlar bir düdükle biter. Tıpkı bir yaşam süresi gibi. İçinde aynı amaç için çalıştığın, birlikte yürüdüğün kişilerden oluşan takımlar mevcut. Aynen gerçek hayattaki gibi. Sizi engellemeye çalışan ve aynı amaca yürüyen başkaları da mevcut. Kurallar var  hayattaki yasalar gibi. Hakem var hakimler gibi. Her zaman adalet yüzde yüz tecelli etmiyor gerçek hayattaki gibi. Tribünlerde sizi seven destekleyen, sizi sevmeyen, engellemeye çalışan ve rakipleri destekleyen kişiler var. Yine aynen hayattaki gibi. En önemli ayrım sahada yaşadığımız her hayattan sonra hatalarımızdan dersler çıkarıp daha iyisini yapma fırsatımız var. Bir nevi reenkarnasyon. Dolayısıyla geçmiş tecrübelerinizden, birikiminizden ve güncel çalışmalarınızdan yola çıkarak her karşılaşmaya ve rakibe farklı hazırlık yapılmalı. Her rakibin de size tedbir almasını ve size göre hazırlanmasını sağlayacak bir duruşunuz olmalı diye düşünüyorum.

Kariyeriniz boyunca aldığınız en büyük dersler nelerdir? Eğer baştan yapma şansınız olsa neleri farklı yapardınız?
Hayatta yaşadığım hiçbir şeyi ve yaptığım hiçbiri şeyi değiştirmek istemem. Doğrusu ve yanlışıyla yaşadığım her şey ve tüm yaptıklarım benim ben olmamı sağladı. Ve bu yüzden hepsi benim için çok önemli ve değerli. Derslere gelince… Önemsiz rakip yoktur ve mücadele eden her rakip saygı duymayı hak etmektedir. Bu benim felsefemdir. Son düdük çalmadan maçta mücadele de umut da bitmez. Bunu en iyi 2008 Avrupa Şampiyonası'nda gösterdik sanırım. Gol yediğinizde değil mücadele etmekten vazgeçtiğinizde kaybedersiniz. Kişiliksiz oynayıp galip gelmektense, kişilikli oynayıp farklı mağlubiyeti yeğlerim. Futbolda şans diye bir şey yoktur. Bu fırsat geldiğinde becerikli davranmakla karıştırılır.

Son olarak burada bulunan ve profesyonel alanda görev almak isteyen katılımcılara neler tavsiye edersiniz?
Başkalarının ayak izlerini takip ederek ancak onların gittiği yere kadar gidebilirsiniz. Ama elbette ki sizden önceki bilgilerden tecrübelerden yararlanın. Hayalleriniz olsun ama sadece hayal edilerek olmayacağını da bilin. Çok çalışmak, iyi bir lider olmak, iyi bir ekip kurmak lazım. Kaliteli insanlar kaliteli insanlarla çalışmalıdır. Yerinizden eder diye, size rakip olur diye kimseden çekinmeyin. Her branşın en iyilerinden oluşan bir ekip kurun, takımın arkasındaki takımın başarıdaki rolünün çok büyük olduğunu unutmayın. Tüm çalışanlarınızın mutlu olmasını sağlayın. Aşçınızın, malzemecinizin, masörünüzün yüzü gülüyor ve mutluysa,  iyi günler ve büyük başarılar çok yakın demektir. Benim en az başarılı olduğum konu sanırım yöneticilerle çok iyi ilişkiler kurma konusudur. Genç arkadaşlarıma bu konudaki önerim, kişiliklerinden ve karakterlerinden yani duruşlarından ödün vermeden yöneticilerle yapıcı ilişkiler kurmaları yönünde olacaktır.

26 Şubat 2015 Perşembe

26 ŞUBAT YÜREĞİMİZDE BİR AĞRI YERİ... HOCALI SOYKIRIMI (XOCALI SOYGIRIMI)

26 ŞUBAT 1992 HOCALI SOYKIRIMI NEDİR ?
“10 bin nüfuslu Dağlık Karabağ' daki Azerbaycan'ımızın Hocalı nahiyesindeki olaylar sırasında yaklaşık 3.000 Azerbaycanlı Türk bulunmaktaydı. Saldırıda ölenler hakkında verilen resmi rakam 613 kişi olmakla birlikte, katledilen toplam Azerbaycanlı Türkünün 1.300 kişi olduğu söylenmektedir. Saldırılar sırasında Hocalı’da yaşayan Ahıska Türkleri de evlerinde yakılarak öldürülmüştür. Kadın, çocuk ve yaşlılar da dahil olmak üzere siviller katledilmiştir. Katliamın ilk gecesinde sekiz aile bütün fertleriyle öldürülmüş, 700’den fazla çocuk anne ya da babasını kaybetmiştir. Yaralılar ise 1.000’in üzerindedir...”

Hocalı, Dağlık Karabağ bölgesinin en önemli tepelerinden birinde bulunan bir kasabadır. Bu nedenle stratejik önemi vardır. Bu bölge yıllardır Azerbaycan ile Ermenistan arasında sorunun yaşanmasına nede olmuş, Ermenistan’ın bölgeye defalarca saldırı ve işgallerine maruz kalmıştır. 

1991 Yılında Sovyetler Birliği dağılınca Dağlık Karabağ bölgesi Parlamentosu bağımsızlığını ilan etmiştir. Öte yandan 1988 yılından beri Azerbaycan ile Ermenistan arasında süren çatışmalar sonucu bir milyona yakın Azerbaycan'lı Türkü kendi topraklarında göçmen durumunda yaşamak zorunda kaldı. Azerbaycan topraklarının % 20'si işgal edildi. İşgal, Birleşmiş Milletler tarafından alınan kararlarda da onaylandı. Bu kararlarda Ermeni kuvvetlerinin Yukarı Karabağ'daki işgale son vermeleri istendi. Ancak Amerika, Rusya gibi devletlerin BM kararlarında çekimser kalmaları, işgalin ortadan kalkmasını engelleyen en önemli faktör oldu. 

1990 yılının Ağustos ve Eylül aylarında Ermeniler saldırılarını doğrudan Azerbaycan'lılara yöneltmeye başlamışlar, otobüs baskınları, yol kesme gibi terör eylemlerine kalkışmışlardır. 1990 yılı başlarında yaklaşık 186 bin Azerbaycan'lı, Ermenistan’dan Azerbaycan’a gitmeye zorlanmıştır. Ekim 1991’de ilk Azerbaycan köyü Ermenilerce ele geçirilmiştir. Hocalı Katliamı, Rus askerlerinin desteğiyle 25–26 Şubat 1992’de Hocalı’ya ulaşan Ermeni kuvvetlerince gerçekleştirilmiştir. Rusya olaylarla ilgisinin olmadığını iddia etse de, Rus ordusuna ait 366. alayın 1991’in sonbaharından beri Ermenilerin safında savaştığı, alaydan kaçan askerlerce doğrulanmıştır.

Katliam sonrası cesetler üzerinde yapılan incelemelerde cesetlerin birçoğunun yakıldığı, gözlerinin oyulduğu, başları kesildiği görülmüştür. Hamile kadınlar ve çocukların da maruz kaldığı tespit edilmiştir.

Katliam esnasında birliklere komutanlık yapsınlar diye eski ASALA eylemcilerinin de kullanıldığı açıkça bilinmektedir. 

1994 yılında iki taraf arasında ateşkes ilan edilmiştir. Savaş sonrası çözüme kavuşturulamayan bir diğer sorun da, ülke içerisinde yerinden edilen ya da sığınmacı durumuna düşen bir milyon civarı Azerbaycan’lıdır. Bunların büyük bir çoğunluğu Azerbaycan sınırları dahilinde yaşamaktadırlar. Azerbaycan nüfusunun %10’undan fazlası ülke içinde yerinden edilmiş sığınmacılardan oluşmaktadır ki bu, kişi başına dünyada yerinden edilmiş en büyük nüfus hareketlerinden biri anlamına gelmektedir. Bu insanlar hâlâ Ermenilerce işgal edilen topraklarda bulunan evlerine geri dönmeyi beklemektedirler. 

Azerbaycan Cumhuriyeti’nde yaşadığı yeri terk etmek zorunda kalan veya başka ülkelerden Azerbaycan’a gelen Azerbaycan vatandaşları, Azerbaycan hükümeti tarafından “kaçkın” (mecburi göçkün) olarak adlandırılmaktadır. Sorunlarına hâlâ kalıcı çözümler bulunamayan göçkünler; mesken, iş, yiyecek, sağlık, eğitim ve can güvenliği gibi birçok sorunla karşı karşıyadırlar. Bu kişiler Bakü ve çevresinde, zor koşullar altında çadırlarda, barakalarda, okul ve yurtlarda, pansiyonlarda, dükkanlarda, yük vagonlarında, hatta yol kenarlarında yaşam mücadelesi vermektedirler.Son yıllarda Azerbaycan hükümeti göçkünler komitesi ile birlikte bu insanların yaşam şartlarını iyileştirmek adına maddi yardımlar ve evler yaparak, yeni yaşayış yerlerinde istihdam sağlamaktadır.

İnsan Hakları İzleme Örgütü olayı Dağlık Karabağ Savaşı içerisinde yapılan en büyük katliam olarak nitelemiştir. Azerbaycan Parlamentosu 1994'te Hocalı'da yaşanan katliamı "SOYKIRIM" olduğunu ilan etti. 

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nin 30 üyesi (12 Türkiye, 8 Azerbaycan, 3 Birleşik Krallık, 2 Arnavutluk, 1 Bulgaristan, 1 Lüksemburg, 1 Yugoslavya Federal Cumhuriyeti, 1 Makedonya Cumhuriyeti, 1 Norveç, 1 Polonya) tarafından imzalanan, “Ermenistan tüm Hocalıları öldürdüler ve tüm şehri harap ettiler” ifadesinin de yer alan ve 19. yüzyılın başlarından beri Ermenistan tarafından Azerbaycan'lılara karşı işlenen soykırım olarak tanınmaya adım atılması gerektiğini bütün parlamento üyelere söyleyen 324 nolu bildiri yayımladı.

51 ülkenin parlamenterlerinden oluşan “İslam İşbirliği Teşkilatı Parlamentolar Birliği” olayları soykırım olarak tanımıştır.



"ALLAH ÖLEN TÜM MASUM İNSANLARA VE ŞEHİDLERE RAHMET EYLESİN"

“Kim bir nefsi, bir başka nefse ya da yeryüzündeki bir fesada karşılık olmaksızın (haksız yere) öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu (öldürülmesine engel olarak) diriltirse, bütün insanları diriltmiş gibi olur. Andolsun, elçilerimiz onlara apaçık belgelerle gelmişlerdir. Sonra bunun ardından onlardan bir çoğu yeryüzünde ölçüyü taşıranlardır.” [Maide Suresi, 32.Ayet]

“Allah'ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah'ın sizin üzenizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp ısındırdı ve siz O'nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah, size ayetlerini böyle açıklar.”
[Ali İmran Suresi, 103.Ayet]

14 Şubat 2015 Cumartesi

BUGÜN GÜNLERDEN VANDALS

YOK BÖYLE BİR TOUCH DOWN, YOK BÖYLE BİR GALİBİYET...


"Tebrikler AIU VANDALS "
(ANTALYA INTERNATIONAL UNIVERSITY AMERICAN FOOTBALL TEAM)

MAC SONUCU; 
 ANTALYA AIU VANDALS TEAM 14 & 12 BOLU A.İ.B.ÜNV.BEARS

Bugün inancın, azmin ve fedekarlığın neticesi ile Allah'a şükür son 1 dk'ya 12-8 mağlub girerken bitime 3 saniye kala mucize touch down ile maçı 14-12 kazandık...

Saha dışındakilerin duası, saha icerisinde ise her türlü sakatlığa rağmen kalan 17 cengaverimizle 44 kişiye galip geldik...

Şükürler olsunki Allah emeklerimizi zayii etmedi...

İŞTE MAÇ SONU GALİBİYET SEVİNCİMİZ...

https://www.facebook.com/video.php?v=10153094010654375&pnref=story
 
 
İŞTE BİTİME 5 SANİYE KALA 30 YARDdan QB FATİH'in 60 YARDA ENFES PASI VE ENES'in MUCİZE TOUCH DOWNU ;
 


7 Şubat 2015 Cumartesi

DOKUNDU VE UÇURDU...

!!! TEBRİKLER HÜSEYİN SÖZLÜ BAŞKANA ...

TÜM ADANALILAR UZUN YILLARDIR SÜPER LİGDE ADS'nin ŞAŞALI GÜNLERİNİ ARIYOR... "ÇÜNKÜ ADANA DEMİRSPORLUDUR"... 

SON 10 YILDIR TÜRK SPORUNUN GELDİĞİ NOKTA ORTADA...SADECE PARA VE PULLA OLMUYOR BU İŞLER... KULÜPLERİMİZİN VE FUTBOLUMUZUN YENİDEN MARKA OLMASI VE YÜKSELİŞİNİ İSTİYORSAK EĞER ; KULÜPLERİMİZ VE FUTBOLUMUZ, TEKNİK-TAKTİK VE İDARİ YÖNDEN YAPILANMASI,YÖNETİMİ, İŞİNİ BİLEN, İŞİN İÇİNDEN GELMİŞ VE EHİL İNSANLARA EMANET EDİLMELİDİR...KULÜPLERİMİZDE AMATÖR RUHLA ÇALIŞACAK AMA PROFESYONEL İŞLER YAPACAK SPORCU,TEKNİK ADAM VE İDARECİLER OLMALIDIR... AYNI ZAMANDA DA DÜZENLİ GELİR SAĞLAYACAK SİSTEMLER KURARAK, KURUMSAL VE UZUN SOLUKLU BİR YAPI İLE İDARE EDİLMELİDİR... TÜRK SPORU VE FUTBOLU ESKİ PARLAK GÜNLERİNE DÖNMEK İSTİYORSA BAŞTA SPORCULAR,İDARECİLER,BAŞKANLAR,TARAFTARLAR VE İŞİN İÇİNDE OLAN HERKES DÜNYADA SPORTİF BAŞARIYA AMBARGO KOYMUŞ ÜLKELERİN BU ALANDA HER ŞEYİNİ ÇOK İYİ ANALİZ ETMELİDİR... AMA EN ÖNEMLİSİ İSE BU ANALİZLERDEN ÇIKARACAĞIMIZ SONUÇLARI PRATİK DE BİZE UYGUN OLAN HER ŞEYİ KENDİMİZDEN BAŞLAYARAK UYGULAMALI VE YAŞAMALIYIZ VESSELAM...


kaynak haber ;


http://www.cukurovapress.com/haberdetay/DOKUNDU-VE-UCURDU/5484

20 Ocak 2015 Salı

!!! 20 OCAK 1990...BAKÜ'de SOVYET KATLİAMINI UNUTMADIK...!!!


"Kanlı Ocak" 

1990 yılının başlarında, Ermenilerin artan toprak taleplerine ve Sovyet yönetimine tepkilerini göstermek isteyen binlerce Azerbaycanlı, Bakü'nün Azadlık Meydanı'na akın etti ve uzun süreli mitinglere başladı. 
Mitingleri dağıtmak amacı ile 19 Ocak'ı,20 Ocak'a bağlayan gece başkent Bakü'nün çeşitli bölgelerinde şehre giren Sovyet ordusu, aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 150'ye yakın sivili katletti, yüzlerce vatandaşı ise yaraladı. 
Ölen Şehitler, yüz binlerin katılımıyla, gözyaşları içinde, kırmızı karanfillerle bugünkü adıyla, Şehitler Hiyabanı'na gömüldü.

Azerbaycan Türkleri tam 25 yıldır her 20 Ocak'ta, ellerinde 20 Ocak kurbanlarının simgesi haline gelen karanfillerle şehitliğe akın ediyor.