29 Aralık 2013 Pazar

M.FERİD ENSAR'ın 1.DOĞUM GÜNÜ

Bugün Ailemizin en küçük üyesi M.FERİD ENSAR TURMUŞ'un DOĞUM GÜNÜ KUTLADIK.

DAHA NİCE MUTLU MESUD YILLARA İNŞALLAH M.FERİD ENSAR...









24 Aralık 2013 Salı

M.FERİD ENSAR TURMUŞ 1 YAŞINDA...

Günler ne de çabuk geçiyor...Daha dün gibiydi SEN doğduğunda ailecek sevindiğimiz gün...Yüce Mevlamızın ,Cenab-ı Allah'ın bize bahşettiği en güzel lütuflardan biri olan oğlumuz, M.Ferid Ensar Turmuş bugün 1 yaşını tamamladı...Biricik oğlum M.Ferid Ensar ; Doğum günün kutlu olsun...Nice mutlu,mesut senelere hep beraber çıkalım inşallah...Hayırlı uzun ömür, can sağlığı ve güzel günler senin olsun...Vatanına,milletine,dinine ve ailene layık bir evlad olursun inşallah canım oğlum...Öpüyorum gözlerinden...Her yerinden :))

DOĞUMUNDAN BUGÜNE M.FERİD ENSAR TURMUŞ ;
                                                                   











16 Ekim 2013 Çarşamba

2013 KURBAN BAYRAMI ÇOKÇAPINAR KÖYÜ - CEYHAN / ADANA

SAFHA, SAFHA KURBAN BAYRAMINI YAŞARKEN...

UZUN YILLAR SONRA BİR KURBAN BAYRAMINDA, ÇOCUKLUĞUMUN BAYRAMLARINI RUHUMDA HEYECANLA YAŞADIĞIM, DOĞUP, BÜYÜDÜĞÜM, SOKAKLARINDA, BAHÇELERİNDE, TARLALARINDA, KIRLARINDA DAĞLARINDA, ŞİFALI HAVUZU VE CEYHAN IRMAĞINDA TARİFİ MÜMKÜNSÜZ ACI TATLI HATIRALARLA, BOYA BAŞA ÇATTIĞIM CANIM KÖYÜM, GÜZEL KÖYÜM ÇOKÇAPINAR'da , TEKRAR BABAM, ANNEM VE AİLEMLE BİRLİKTE BAYRAM YAŞAMAK GERÇEKTEN ÇOOOK AMA ÇOOOOK GÜZELMİŞ...

                                     
                                   
           





1 Temmuz 2013 Pazartesi

!!! Esaretteki Türk İslam Devleti Doğu Türkistan !!!

Malumumuz son günlerde gerek Kerkük'de, gerekse Doğu Türkistan'da soydaşlarımıza, kandaşlarımıza yapılan zulümler ortada...Bizler bir Müslüman ve müminler olarak Dünya'nın her yerinde zulme,her türlü haksızlığa uğrayan kardeşlerimiz için ızdırap hissediyor ve dualar ediyoruz.(Filistin-Arakan-Suriye-Afganistan-Irak v.s)

Cenab-ı Allah (cc) Nahl suresi 90. ayette buyuruyor. (HER CUMA NAMAZINDA HUTBEDEN SONRA HOCALAR OKUR.)

إِنَّ اللّهَ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ وَالإِحْسَانِ وَإِيتَاء ذِي الْقُرْبَى وَيَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاء وَالْمُنكَرِ وَالْبَغْيِ يَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
İnnallâhe ye’muru bil adli vel ihsâni ve îtâi zîl kurbâ ve yenhâ anil fahşâi vel munkeri vel bagy(bagyi), yeizukum leallekum tezekkerûn(tezekkerûne).

Allah adaleti, hatta adaletten de fazla olarak ihsanı, en güzel davranışı ve muhtaç oldukları şeyleri yakınlara vermeyi emreder. Hayasızlığı, çirkin işleri, zulüm ve tecavüzü yasaklar. Düşünüp tutasınız diye size öğüt verir.(Prof Suat Yıldırım)

Bu açıdan ele aldığımız da özellikle Filistinin-Arakan-Suriye-Irak-Afganistan v.s gibi yerlerde müslüman kardeşlerimizin uğradığı haksızlıklar, her daim gündemde olurken bizimle soydaş-kandaş-dindaş olan müslüman Türk kardeşlerimiz Kerkük ve özellikle D.Türkistan'lı kardeşlerimiz neden geri planda kalıyor? 

Onlar bize hem soydaş, hemde akraba ve yakınlarımız değil mi? Ayette dediği gibi;
"Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara ve akrabaya yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.(Diyanet)

!!! Yakınlara veya akrabalara yardım etmeyi emreder diyor.!!! 

!!! Şimdi Kerkük'lü, Doğu Türkistanl'lı kardeşlerimiz bizim neyimiz oluyor ? Yakınımız veya akrabalarımız değil mi ? bunlar.!!!

!!! Zalimin zulmü ilelebet sürmeyecek, elbet bir gün Türkistan yurdları Gül - Gülistan olacak.!!!  Allah şehid kardeşlerimize rahmet, geride kalanlara sabr, müslüman Türklerede birlik,dirlik versin inşallah...

VESSELAM....

Musa Turmuş

14 Haziran 2013 Cuma

KIZIM ZEHRANUR'un İLK KARNE HEYECANI...

ANTALYA Yeşilbayır İlköğretim Okulu 1-D sınıfı öğrencisi kızım Zehranur'un 
bugün ailece ilk karne heyecanını hep beraber yaşadık...
Daha yüksek başarılara kızım inşallah...

!!! Fotolar için lütfen tıklayınız !!!  https://www.facebook.com/media/set/?set=a.10151646528899375.1073741827.538414374&type=1&l=9021342ec3

Video için tıklayınız... https://www.facebook.com/video/video.php?v=10151646560269375&notif_t=video_processed









1 Haziran 2013 Cumartesi

Dünden Bugüne Harun Hamza TURMUŞ 5 YAŞINDA...

Bugün (1Haziran2013) oğlum Harun Hamza Turmuş'un 5. Doğum Günü..
 
İyiki doğdun oğlum...Hamdolsun verdiği nimetlere ve güzelliklere...
 
 
 
 
 
 







 

M.FERİD ENSAR TURMUŞ ABLASI VE ABİSİYLE GÜLÜYOR...

26 MAYIS 2013  YEŞİLBAYIR - DÖŞEMEALTI / ANTALYA


!!! KESER DÖNER SAP DÖNER, GÜN GELİR HESAP DÖNER !!!

 
 
HİÇ BİR KANUNSUZLUK, ORMAN KANUNUNLARI VEYA KANUNSUZLUKLA ÇÖZÜLEMEZ...BUGÜN BİLİNÇSİZCE YAPILAN MUHALİF HAREKETLERLE BİR YERE VARILAMAYACAĞI AŞİKAR...
BÖYLE BİR KARGAŞA ORTAMI BİLE DÜNYANIN EN BÜYÜK 16.EKONOMİSİ KONUMUNA GELEN BU ÜLKE EKONOMİSİNİ YİNE BİR 50 YIL GERİYE GÖTÜRÜR...
 
VE BUNDAN GEÇMİŞTE OLDUĞU GİBİ BU ÜLKEDE HERKES ZARAR GÖRÜR...AMA EN BÜYÜK ZARARI GELİR SEVİYESİ ORTA VE DÜŞÜK OLAN KENDİ HALKIMIZ GÖRÜR...YANİ BİLİNÇSİZCE NEYE HİZMET ETTİĞİNİ BİLMEYEN HALKIMIZ...
 
OYSA BU HALKIN BEKLEDİĞİ, BİLİNÇLİ VE PROJE ÜRETEN, ANTİ-İKTİDAR YÖNLÜ OLMAKTAN ZİYADE, ADAM GİBİ ADAM OLACAK VE GEREKTİĞİNDE ADAM GİBİ MUHALEFET YAPACAK, BİRİLERİNİN HER ZAMAN OLMASIDIR...
ÇÜNKÜ ALTERNATİF ÇÖZÜMLER ORTAYA KOYACAK, ARKASINA HALKIN GERÇEKLERİNİ, TOPLUMUN HERKESİMDEN YAPISINI VE HASSASİYETLERİNİ TAM MANASIYLA KAVRAYACAK, ADALET PRENSİPLERİNİ GELMİŞ OLDUĞU KONUM VE GÖSTERİLEN TEVECCÜHDEN DOLAYI BİR YERLERİ ŞİŞEREK DEĞİL, HAKKIYLA GÖZETEBİLECEK VE UYGULAYACAK BİRİSİ OLDUĞU ZAMAN, BU HALK GEREKEN CEVABI ZATEN HEM SOKAKTA, HEM DE SANDIKTA VERECEKTİR...
BU HALKIN BEKLEDİĞİ, KENDİ VERDİĞİ DESTEĞİ VE KREDİYİ FARKINDA OLARAK VEYA OLMAYARAK TÜKETENLER DEĞİLDİR...KESER DÖNER SAP DÖNER, GÜN GELİR HESAP DÖNER...VESSELAM
İMZA ;

29 Mayıs 2013 Çarşamba

29 MAYIS 1453 İSTANBUL'un FETHİ...

" Biz toprakları değil gönülleri feth etmeye gidiyoruz." -Fatih Sultan Mehmed Han -
 
   !!! İstanbul'un fethinin 560.yılı, tüm İslam alemi ve müslüman Türk Dünyasına hayırlı olsun !!!
 
 




 

18 Mayıs 2013 Cumartesi

!!! UNUTMA !!! KARABAĞI'n İNCİSİ LAÇİN ŞEHRİNİN İŞGALİNDEN 21 YIL GEÇTİ...

Tarihi gerçekler çok acı ;   http://www.youtube.com/watch?v=SReVtfaysb0

Şarkılarda , Restoranlarda , Kafeler'de adını yazmakla olmuyor...Bugüne kadar çözülemeyen tek bir gerçek var Karabağ İşgal atlında...


TÜRK FUTBOLUNUN GURURU ARDA TURAN SÖZÜNÜ TUTDU...

20 YIL GERİYE GİDEN, KİRLENEN VE ŞİDDETLE İÇ-İÇE GELEN YÜZ KARASI FUTBOLUMUZUN, AVRUPA VE DÜNYA BASININDA OYNADIĞI GÜZEL FUTBOLLA YER ALAN, SON DÖNEM GURURU VE YÜZ AKI, ARDA TURAN KARDEŞİMİ TEBRİK EDİYOR VE BAŞARILARININ DEVAMINI DİLİYORUM...




3 Nisan 2013 Çarşamba

!!! UNUTMA !!! 20 YIL OLDU...KARABAĞIN VE AZERBAYCAN TOPRAKLARININ GÜZELİM KELBECERi ELDEN ÇIKALI.

Bugün Azerbaycan'ın Kelbecer rayonunun Ermenistan tarafından işgalinin 20. yıldönümüdür.
Kelbecer rayonu 2 Nisan 1993’de Ermenistan tarafından işgal edildi. Kelbecer’in arazisi 1936 metrekare, nüfusu 70 bin civarındadır. Kelbecerliler şuanda Azerbaycan'ın 59 ilçesinde yerleştirildi. Kelbecer'in işgali sonucunda 511 kişi öldü, 321 kişi kayıp ve rehin alındı, bölgeye 761 milyon dolarlık zarar değdi. Ermenistan silahlı birliklerinin 27 Mart’ta başlanan saldırısı Kelbecer ilçesinin işgali ile sona erdi. Kelbecer, Azerbaycan'ın işgal altındaki bölgeleri arasında arazi bakımından en büyüğü. İşgal sonucunda ilçe merkezi, 150 civarında köy, ayrıca onlarca tarihi kültür anıtı, bir müze, “İstisu” (kaplıca) sanatoryumu vb. Ermenistan Silahlı Kuvvetleri tarafından bozguna uğradı.
Kelbecer ilçesinin işgali o zaman için Karabağ savaşında Azerbaycan'ın en büyük askeri-stratejik yenilgisi idi. Bununla, Dağlık Karabağ'ın Ermenistan'a birleştirilmesi fiilen sona erdi.
Kelbecer'in işgalinden sonra 3205 sayılı oturumda BM Güvenlik Konseyi, 822 sayılı kararı aldı. Kararda tüm işgalci güçlerin Kelbecer ve Azerbaycan'ın diğer işgal edilmiş bölgelerinden hemen çıkarılması isteniyor. Fakat şimdiye kadar bu karar hiçbir şekilde yerine getirilmedi.
Daha sonra BM Güvenlik Konseyi tarafından Ağdam rayonunun geri verilmesi ile ilgili 854, Fuzuli rayonunun geri verilmesi ile ilgili 874 ve diğer işgal edilmiş bölgelerin geri verilmesi ile ilgili 884 sayılı kararlar kabul edildi, fakat bu kararlar da yerine getirilmedi.
Kelbecer'in fexri vetendaşı ; Musa TURMUŞ

2 Nisan 2013 Salı

"Hey gidi dünya hey. İstanbul'u suya kavuşturan Sinan susuz evde vefat ediyor."

İstanbul devamlı bir su problemi içerisindedir. Bu problemin çaresi asırlar önce Kanuni zamanında, Mimar Sinan'ın günlerinde konuşulmuş ve en büyük çare Sinan'la bulunmuştur. İstanbul'un o günkü nüfusu çoğalınca Kanuni Sultan Süleyman, Sinan'ı çağırır, der ki:
"Mimarbaşı, halkımız su ihtiyacı içinde. Bir at yükü suya çok miktar akçe ödüyorlar. Acaba halkımızın bu su ihtiyacını karşılamak için birş...
eyler düşünmez misiniz?"

Mimarbaşı der ki:

"Sultanım siz müsaade buyurun, ben İstanbul'un çevresini bir dolaşayım, dışarıda mevcut suları İstanbul'a getirmenin mümkün olup olmadığını bir inceleyeyim ve ondan sonra size bir cevap veririm."

Ve Sinan Ağa atına biner, yanına yardımcılarını da alır, Çekmece'den başlayarak kıyılan dolaşır, Beşiktaş'a kadar istanbul'un kıyılarında, dereleri, akan suları tespit eder. Bu suların önü örüldüğü, baraj yapıldığı takdirde nereye kadar yükselir, nereden nereye kemer yapılarak İstanbul'a getirilebilir, bunun günlerce hesabını yapar ve Kanuni'nin huzuruna çıkar. Sultan sorar:

"Mimarbaşı, İstanbul'a su getirmek mümkün müdür?" Mimarbaşının cevabı:

"Beli sultanım, mümkündür. Ancak çok ağır bir şartı var."

"Nedir o mimarbaşı?"

"Sultanım, altın dolu keseleri uç uca dizmek şartıyla ancak İstanbul'a su gelebilir."

Kanuni'nin cevabı şu olur:

"Mimarbaşı sen İstanbul'a su getirmenin mümkün olup olmadığını söyle. Eğer mümkünse ben keseleri uç uca değil, yan yana dizmeye razıyım."

Bunun üzerine Mimar Sinan kolları sıvar ve İstanbul'un dışındaki sulan Kağıthane civarında belli yerlerde toplar, oradan da dere içlerine büyük geçitler yaparak İstanbul'a getirir ve şehrin belli meydanlarında umumi çeşmeler yaparak suyu akıtır. Bu çeşmelerin tamamı da kırkı bulur. Ve Kırk Çeşme suları akmaya başlar.

O güne gelinceye kadar, musluk gibi bir adet olmadığı için sular boşa akıp gitmektedir. O gün çok pahalıya mal olan suyu artık bostanlara, yollara akıtmak istemiyorlar ve ilk defa İstanbul'da lüle dedikleri musluğu çeşmelere koyuyorlar.

Su böylesine pahalıya geldiği ve kıymet kazanmaya başladığı için Kanuni bir ferman çıkanr, der ki: "İstanbul meydanlarındaki umumi çeşmeler halkın malıdır. Hiç kimse bu çeşmelerden gizlice yeraltından evine su alamayacaktır."

Bu umumi kaidenin bir istisnasını da koyar Kanuni. O da özel olarak Sinan'a iletilir. Denir ki: "Sen İstanbul'a böylesine güzel bir çalışma sonunda kırk çeşme sularını getirdin. Sen evine özel olarak bir lüle su alabilirsin."

Ve Süleymaniye civarındaki meydan çeşmesinden Sinan'ın evine özel olarak yol yapılır ve su akıtılır. Böylece Mimar Sinan evinde özel suyu olan tek kişi olur.

Mimar Sinan Şehzadebaşı Camiini, Süleymaniye Camiini ve Edirne'deki Selimiye Camiini yaptıktan -sonra yaşlanır. Devir hep öyle geçmemiştir. İtibarının yüksekte olduğu devirde, kendisinin kıymetini takdir edenler bir bir bu dünyadan göçmüşlerdir. Kanuni vefat etmiştir, yerine başka padişahlar geçmiştir. Ve Sinan 99 yaşına gelmiştir. Çevresindeki dostları göçtüğü için de kendisi istanbul'da adeta yapayalnız kalmıştır. Ve yeni bir nesil yetişmiştir.

Bir gün Sinan'ın kapısına birisi gelip dayanır. Kapıyı çalar. Sinan bastonuna dayanarak kapıyı açar, "Buyurun" der.

Gelen meçhul ihsan, "Ben Topkapı Sarayı postacısıyım. Sizi divana çağırıyorlar. Herhalde bir soruşturmaya tabi tutulacaksınız" der.

Sinan Ağa, bu ihtiyar halinde, dostlarının tümünün göçüp gittiği, kendisini eserleri inşaat halindeyken görenlerin kalmadığı bu ihtiyar dünyada, "Acaba Topkapı Sarayına niye çağırılıyorum?" diye bastonuna dayana dayana gider.

Saraya girer, orada bir soruşturma heyeti kurulmuştur: Kadılar, ulemalar, müftüler, o günün vükelası. Sinan'a şöyle derler: "Sinan Ağa, hakkında şikayet var. Eve su almak yasak olduğu, hiç kimse evine özel olarak su almasın' diye padişah fermanı olduğu halde, sizin evinizde özel su varmış."

"Evet," der, "Cihan Padişahı bana öyle özel olarak müsaade etmişti. İstanbul'a yaptığım, su hizmetinden dolayı sadece benim şahsıma su müsaade etmişti de almıştım."

"O zaman şu müsaadenizi, fermam görelim de ses çıkarmayalım. Kimseye verilmemesine rağmen, sizinki devam etsin."

Sinan'ın cevabı şu: "Ben o zaman Cihan Padişahından ferman istemekten hicap etmiştim. Fermanım falan yok, ama su benim evimde akıyor."

Divan müşkül durumda kalır, konuşmalar olur: "Sinan büyük hizmetler etmiştir, evinde suyu aksın." Oradan başkaları cevap verir: "Bu Âl-i Osman'a hizmet eden sadece Sinan mı? Sinan gibi daha nice hizmet edenler vardır. Ya onların da evine özel su verilsin, ya da Sinan'a da bu ayrıcalık tanınmasın."

Divanda uzun münakaşalar olur, son olarak verilen karar şudur: "Sinan gibi diğer hizmet edenlerin de evine su bağlanamayacağına göre, Sinan'a verilen su kesilmeli, fakat şimdiye kadar kullandığı su fermansız kullandığı için bir cezaya mucip olmamalıdır."

Ve bu karardan sonra Sinan evine gelir. Üzgün, bezgin, fakat fazla müteessir değil. Çünkü Sinan hizmetini Allah için yapmıştır. Kendisine bir ayrıcalık tanınsın, özel bir mükafat verilsin diye değil.

Ve Sinan 100 yaşına girerken hastalanır yatağa düşer. Vefat sırasında bir bezi suya batırıp da dudağına çalmak isterlerken bakarlar ki, evindeki musluktan su akmıyor. İstanbul'a su getiren Sinan, susuz evde vefat eder. Vefat sırasında bu olayı başında konuşanlara verdiği cevap enteresandır:

"Biz hizmetimizi dünyada bir bardak suya satacak kadar menfaat düşkünü değiliz. Biz hizmetimizi Allah için yaptık ve mükafatını da ahirette bekliyoruz. Dünyada evimize su verilmediği için müteessir değiliz."


Bu olayın bizlere verdiği mesajlar vardır. Dünyaya, şana, şöhrete, dosta, ahbaba, arka olmalara fazla güvenmemeli. Dünya öyle güvenilecek, insanlar öyle bel bağlanacak kadar vefalı değillerdir. Şartlar değişir, bugün sırtımız çok sağlam yerde olur, çok itibarlı insanlarla yakınlığımız olur. Ama yarın bir de bakarız ki, onların hepsi göçüp gitmiş, biz de dayanacak kimse bulamamışız.

Derler ya: "Duvara dayanma yıkılır, insana güvenme ölür." Öyleyse fani şeylere dayanmamalı, fani şeyleri gaye edinmemelidir. Allah'a dayanmalı, Allah'a güvenmeli ve yaptığımız hizmetleri de Allah rızası için yapmalıyız. İnsan bu tecelli karşısında hayıflanmaktan kurtulamıyor:
"Hey gidi dünya hey. İstanbul'u suya kavuşturan Sinan susuz evde vefat ediyor."